Ali Nihat Gökyiğit Vakfı bünyesinde faaliyet gösteren Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi'nde düzenlenen "İstanbul'da Bahçe ve Çiçek" sergisine gösterilen büyük ilgi gezici bir kopyasının hazırlanmasına yol açtı.
"İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti" etkinlikleri arasında yer alan bu sergiyi hazırlayabilmek için 17 müze, 10 kütüphane dâhil, çeşitli kaynaklardan ve başta çok değerli sanat tarihçisi Prof. Dr. Nurhan Atasoy olmak üzere danışmanlarımız ve sanatseverlerden yararlandık.
Bu çalışmalar bize İstanbul'un zengin bahçe ve çiçek kültürünün çok az bilindiğini ve tanıtılmaya muhtaç olduğunu gösterdi. Birbirine karışan kuş ve su seslerini, zarif çiçeklerin renk ve desenleri ile buluşturmaya özen gösteren ve bunları keyifle seyretmek için birbirinden güzel köşklere yer veren Osmanlı bahçelerinin tasviri, hayret ve hayranlık yaratmaktadır.
İstanbul'da çiçek yetiştirme ve çeşitlerini elde etme sanatı, şiir ve müzik gibi tutkulu, ince bir sanat olmuştu. Örneğin lalede 1585, gülde 1018 çeşidin isimleri ve yetiştirenleri kayıtlara geçmişti. Evliya Çelebi 17. yy'da İstanbul'da birkaç bin bahçe, bostan ve sur içerisinde seksen kadar çiçekçi dükkânı olduğunu belirterek, dönemin çiçek sevgisini dile getirmiştir. "Bahçıvan" ve yeni bir çiçek çeşidi geliştirenlere verilen " Sahib-i tohum" unvanlarını almak hükümdarlar için bile iftihar vesilesi oluyordu. 1641 yılında" Bahçe Düzenleme ve Ağaç Geliştirme" adlı cemiyetin kurulması ve "Çiçekçibaşı" makamının oluşturulması, konuya verilen önemi ve kurumsallaşma çabasını göstermektedir. Kısa bir zaman sonra bu cemiyet, adeta bir akademi gibi çalışan" Çiçek Meclisi" unvanını almış ve yeni çeşitlerin kabulü ve isim alabilmesi için tespit ettiği şartları uygulamaya başlamıştı. Bu kriterlerin sayısı, örneğin lale için 20, nergis için 22'ye ulaşmıştı. Manevi değerler de taşıyan gül ve lale, çiçeğin tahtına oturmak için hep rekabet içinde oldular. Ulaştığı her yeri fetheden lale için: " Haşa, gülü de severim, fakat açmış gülü değil, henüz gonca halindeki gülü. Çünkü gonca halindeki gülde ufak lalenin hali vardır" denecek kadar, lale herkesin gözdesi olmuştu. Avrupa’ya da gitmeye başlayan lale, 17.yy başlarında Hollanda'da
"Tulipomania" (lale çılgınlığı) dönemine yol açmıştı. Çiçek kadar ağaç da özellikle servi, çınar ve meyve ağaçları İstanbul bahçeleri ve yaşamında önemli yer almıştı. Meyve ve çiçekler ise Osmanlı mutfağını zenginleştirmede sebzeler ile yarış etmişlerdi. Çiçek yetiştirenler kadar, bunların motiflerini değişik sanat uygulamaları ile çok çeşitli yer ve malzemelerde, süsleme unsuru olarak nakşeden mahir sanatçılar yetişti. Çiçek ve meyve motifleri, Türklerin hayatına giren bütün eşyaları ve yaşam alanlarını süsler oldu. Bu sergi ile birlikte, İstanbul’un çok az bilinen ama çok yücelmiş bahçe ve çiçek kültürünü tanıtmaya çalıştık.
Sergi çıktığı Türkiye gezisine, Ankara’dan başladı; Ankara Vakıf Eserleri Müzesi, Gazi Üniversitesi, Trabzon, Rize ve Giresun, Ordu (İki farklı mekânda), Samsun, Gaziantep, Mardin, Batman, Siirt, Karabük, Kastamonu, Sinop ve Düzce (3 farklı mekanda) illerinde ziyaretçilerin yoğun ilgisini gördü.
11 Şubat - 04 Mart 2013 tarihinde ise Hollanda-Lahey'de büyükelçiliğimizin evsahipliğinde sergilenmiştir.
Şu anda Konya Mevlana Kültür Merkezinde açık olan sergimizi 10-20 Mayıs tarihleri arasında Türk Ocakları Isparta şubesi vasıtasıyla sayın Isparta’lıların beğenisine sunulacaktır.
Davetiye tıklatınız... tıklayınız...