ISPARTA İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ

Türbeler-Yatırlar

Piriefendi Sultan (Piri Mehmet Halife) Türbesi: Isparta’nın namazgâh yöresinde, şimdiki Halı Sarayı-Sümer Bank karşısındaki yerde bulunan türbe, yerinden kaldırılıp eski mezarlığa nakledilmiştir. Fakat mezar daha sonra bulunduğu yerden kaybolmuştur. Piriefendi Sultan’ın asıl adı Piri Mehmet Halife’dir. Kendisi (Seyit Ahmet Buhari) halifelerinden olup, vatanı olan Isparta’da uzun süre oturmuş, 1554 yılında vefat etmiştir. Hakkında pek çok rivayet bulunmaktadır. Bunların en önemlisi hâlâ aramızda yaşadığı ve sağlığında Sarıdere’de dağın eteğinde abdest alacak su bulamadığından asasını vurduğu yerden su fışkırmasıdır.

Piriefendi’nin sağlığında, Manisa-Konya ve Kütahya Valiliklerinde bulunan ve bir ara Isparta’ya gelen Sultan II. Selim (Sarı Selim) Piriefendiyi ziyaret ettiğinde “Büyük Şehzade Mustafa’ya taht nasip olmayacağını, Kanuni’den sonra kendisinin padişah olacağını” söylediği 1556 yılında padişah olunca, kargir türbeyi yaptırdığı söylenir. Piriefendi Sultan Karaağaç Mahallesinde evine yakın bir yerde, dolma çeşme ile bir mescit ve bir de okul yaptırmıştır.

Halife Sultan Türbesi: Şehrin dışında türbesi olan Halife Sultan farazî (miras payları açıklayıcısı) olarak ün yapmış Seydi Halifedir. Bugün türbenin kenarları beton ve üzeri demir açık çatı ile örtülmüştür. Bu zatın Feraiz Ruh’al Şuruh adlı eserin yazarı olduğu, sağlığında nice kerametler gösterdiği söylenmekte ise de adı geçen eserin önsözünde ve başka kaynaklarda ve yaşadığı zamana dair bir bilgi yoktur. Halk dilinde, Seydi Halife’nin Isparta’da Şeyhi Feraiz’de hocası ve üstadı olduğu, Seydi Halifenin ölümünden sonra, Feraiz’de şüpheye düştüğü halde Halife Sultan Türbesine giderek zorluklarını giderdiği söylenir. Şu halde adı geçen eserin, Halife Sultan tarafından, Alaaddin Efendiye bırakıldığı anlaşılmaktadır. Bundan da Seydi Halifenin, Şeyh Alaaddin’den önce yaşadığı, eserin Alaaddin Efendinin ölümünden sonra yazıldığı sonucuna varılmaktadır. Timurlenk’in Hamid Eli yöresine geldiğinde bu tarikata sevgisinden dolayı Ispartalılara kötülük yapmadığı söylenir.

Şeyh Alaaddin Efendi (Aldan Efendi): Isparta’nın Gülcü Mahallesinde Hergele Meydanı doğusundaki “Binti Emir Mezarlığı” içinde bulunur. Yapı dikdörtgen ve kiremitli bir çatı ile örtülmüş olup, yeni yapıdır. Erdebili Tarikatından olup, yukarıdaki açıklamalara göre Seydi Halifenin Halifesi (şeyhin vekili) olduğu anlaşılmaktadır.

Hace’i Sultani (Abdülkadir Geylani): Hisar Mahallesinde, dikili taş yanında “Uyuoğlu Tekkesi” adıyla bilinen yerde yatan Abdulkadir Efendi aslen Ispartalı olup, I. Murad zamanı bilginlerinden Mevla Ali Tusi’ye hizmet ederek bazı rütbe ve memurluklar almıştır. Daha sonra Fatih Sultan Mehmet’e hocalık etmiştir. H. 857 / M. 1453’den 1467’ye kadar Başbakanlıkta bulunan büyük vezir Mahmud Paşa’nın karalamasıyla azledilmiş ve Isparta’da oturmaya mecbur edilmiştir. Sonra hastalığa tutularak ölmüştür. Adı geçen zat,ünlü Abdulkadir Geylâni’nin kurduğu tarikata üye olmuş, adını ayırmak için Hace-i Sultanî denmiştir. Sakalını kına ile boyadığından “Kınalı Abdülkadir Efendi” de denir. Türbesi karşısındaki delikli taştan sıska ve hasta olan süt çocukları geçirilerek sağlıklarına kavuşacaklarına inanılır.

Gökveli Sultan (Şeyh Recep): Günümüzde bulunmayan Harabizade Medresesi içinde Kavaklı Camii bitişiğinde gömülü olan Gökveli Sultan veya Şeyh Recep Efendi, Isparta’ya Horasan’dan gelmiştir. Kendisinin bir çok kerametleri vardır. En önemlisi 3-4 yaşındaki yürüyemeyen çocukların bu türbe çevresinde üç defa dolaştırılarak yürümeye başlamalarıdır. Bunun için Cumartesi ve Çarşamba günleri çocuklar türbeye götürülür. Bu nedenle şeyhe “ayak dedesi” denilmiştir.

Sıtma Dedesi: Piri Mehmet Efendi zamanında ve ondan sonra yaşadığı sanılmaktadır. Bu zatın sıtma tutanları, ısıtılmış söğüt yaprakları üzerine yatırarak terlettiği, sonra söğüt ağacı yapraklarını ve kabuklarını kaynatıp, hastalara içirerek iyileştirdiği söylenir. Yatırın yeri daha sonra yapılan şehir düzenlemeleri dahilinde kaldırılmıştır.

Hızırabdal Sultan: Hızırbey Mahallesinde kendi adıyla anılan türbede gömülüdür. Eldeki vakfiyelere göre H. 880 / M. 1476 tarihinde Nakşibendi Halifesi olarak Isparta’ya yerleşmiş, müritlerince yetiştirilen ürünlerle tekkesinin gelirini sağlamıştır. Hızır Abdal H. 937 / M. 1531 yılında ölmüştür. Bu zat aslında Nakşibendî iken, buraya sığınan Bektaşilerin etkisiyle tekkesi zamanla Bektaşi tekkesi haline gelmiştir.

Teberdar Mehmet Dede: Mevlevi şeyhidir. Eskiden Mevlevihane’de gömülü olan bu kişi oruçlu ve yaya olarak birkaç defa Hicaz’a gittiği rivayet edilir. Dönüşte Şam’a uğrayarak Kartal Dede’den halifelik almış, Isparta’ya yerleşerek Mevlevihane’de ayin yaptırmıştır. H. 1012 / 1032 yıllarında sağ olduğu Sefinevi Mevleviye’de yazılıdır. Bu kişinin sarılıklı hastaların dil altını ustura ile kesip, biraz kan akıtarak sarılık hastalığını tedavi ettiği söylenir.

Yavruzade (Kılıcı) Hacı Hüseyin Efendi: Tabakhane mahallesinde bulunan Yavruzade Tekkesinin kurucusu olan Hacı Hüseyin Efendi Savlı olup, 1769’da doğmuş ve 1858 yılında ölmüştür.

Tavganalı Şeyh Hacı Mehmet Nuri Efendi: Ispartalı olup, Hacı Bektaşi Veli dergahına Postnişin ve şeyh olarak gönderilmiştir. İskender Mahallesinde tekke kurmuş ve 1872 yılında ölmüştür. Ağrı ve sızı giderici dualar ve muskalar ile ün yapmıştır.

Yedi Şehitler: Yedi Şehitler, yedi ayrı mezarda gömülü olup, en ünlüleri Kesikbaş Gazi’dir. Isparta’nın ilk fetih yıllarında düşmanla yaptıkları savaşta her birinin bir bölgeyi koruduğu, şehit olmalarıyla öldükleri yere gömüldükleri söylenir. Tabakhane Camii yanında Kesikbaşa ait bir türbe vardır. Türbenin kövke yapısı çokgen gövdelidir. Yedişehitlerden birisi Şeremed Dede adıyla İskender Mahallesinde, diğeri Hu dede adıyla Doğancı Mahallesinde, diğerleri Kurtuluş ve Yenice Mahallelerinde medfundur.

Veli Baba Sultan Türbesi: Senirkent’in 3 km kuzeyindeki Uluğbey (eski adı İlegöp) kasabasındadır. Elde bulunan Veli Baba Menakıbnamesi ile kasabada bulunan Veli Baba Türbesi şeceresinden alınan bilgilere göre; Veli Baba, Miladi Ağustos 1533’de Uluğbey’de doğmuş, büyümüştür. Dedesinin adı Veliyittin Gazi, babasının adı Hüseyin Veli (Seyyid Hüseyin Gazi), annesinin adı ise Hatice Sultan’dır. Veli Baba’nın gerçek adı Hüseyin’dir. Bu bilgilere göre Veli Baba Sultan 16 ve 17. yüzyıllarda yaşamış bir kişidir. M.1613 / 1630 yılında IV. Murat’ın başkumandanı Murtaza Zor Paşa, Bağdat Seferi için İç Anadolu, Ege ve Akdeniz yöresinden asker toplamaya çıktığında Isparta Uluğbey’den de geçer. O zamanlar türbenin olduğu yer üzeri açık bir mezarlık halindedir. Veli Baba Murtaza Zor Paşa ve ordusuna izzet, ikram ve kerametler gösterir. Murtaza Zor Paşa da, Veli Baba’dan duyduğu yakınlık, sevgi, hürmet ve iyilikten dolayı Isparta mütesellimine emir yazarak, üzeri açık mezarlığın türbe haline getirilmesini ve bitişiğine de bir cami yaptırılmasını ister. Yapımına başlanan türbe H.1038 / M.1622’de Murtaza Zor Paşa’nın Bağdat Kalesi önünde şehit düşmesiyle yarım kalır. Türbe daha sonra M.1858’de köy halkından Ramazan bin Halil’in yardımıyla tamamlanır. Türbe Veli Baba zamanında yapılmaya başlandığından Veli Baba Türbesi diye adlandırılmıştır.

Türbenin içinde Veli Baba’nın aile fertleri ile büyük dedelerinin ve amcasının mezarları bulunmaktadır.

Diğer Yatırlar: Çelebiler Mahallesinde Bostan Çelebi, Hastane Caddesinde Leblebici Dede, Sidre Tepesinde Muharrem Dede, Yenice Mahallesinde Tez Murat Dede, Lağus (Yakaören) Şeyh İsmail, Kavak Dede, Aslan Baba, Çünür Mahallesinde Yakup Dede, Niyazi ve Kerim Babalar, Ali Köyünde Şeyh Mehmet Kadı, Hacılar Köyünde Şeyh Ali Dede, Sav Köyünde İlyas Dede, Destab ve Sinan Babalar bulunmaktadır. 

İncili Çavuş Türbesi: Sav Kasabasında İncili Çavuş’a ait olduğu söylenen içi boş bir türbe vardır. Türbe kövke taşından yapılmış, sekizgen gövdeli ve konik çatılıdır. İncili Çavuş’un İstanbul Aksaray’da bir mezarı vardır.

Sağaşık Mezarı: Isparta-Antalya karayolu üzerinde Sağaşık denilen bir mezar vardır. Çocuğu yaşamayan kadınlar ile çocuğu hastalıklı ve sıska olanlar, burayı ziyaret ederek adak adarlar.

Mübarizeddin Ertokuş Türbesi: 1224 yılında Mübarizeddin Ertokuş tarafından yaptırılan medresenin batı kısa tarafına ekli bir türbesi vardır. Medresenin doğusunda yeralan anıtsal kapıdan girilince, batı tarafta mihraplı bir mescidin sağına gelen üç girişten türbeye girilir. Türbe sekizgen planlı olup, tamamiyle tuğladan yapılmıştır. Türbenin içinde taş sandukalı bir kabir vardır. Ceset sanduka içinde olmayıp, girişi öndeki mescid kısmının zemini altında kalmış olan kripta kısmındadır. Türbenin içindeki sandukanın kaide kısmı mavi çini ile süslü olup, çinilerin bir kısmı kaybolmuştur.

Şeyhül’islam Elberdai Türbesi: Eğirdir Yazla Mahallesinde, caminin doğu tarafındadır. Yapı kare planlı ve kareden kubbeye geçişte Türk üçgenleri vardır. Türbenin batı tarafı açıktır. Üzeri çatı ile örtülü türbenin çatı kiremitleri önce alaturka tipi kiremit iken, 1993 yılında Vakıflar tarafından yapılan onarımla Marsilya tipi kiremit ile kaplanmıştır.

Bu kişi Türkistan’da Semerkant civarında Berda vilayeti halkından olup, H. 765 / M. 1364 yılında Hicaz’a gitmiş ve orada Hızırbey’e rastlar. Hızırbey onu Eğirdir’ e davet eder. Bu husus H. 1225 / M. 1810 yılında Yılanlıoğlu Şeyh Ali tarafından Ispartalı hattat Yunuszade Hacı Halil Efendiye yazdırılan ve ağanın Eğirdir’de yaptırdığı medreseye konan kitapta yazmaktadır. Elberdai’den sonra yerine damadı Pir Mehmet geçmiştir. Sonra Şeyh Mehmet Çelebi tekkenin başına geçmiştir. Halen türbe bu isimle anılır. Bu türbede Burhanettin Efendi (ölümü H. 970 / M.1573) şeyhlik yapmıştır.

Baba Sultan Türbesi: Yazla Mahallesindedir. Anayolun hemen kuzeyinde, sekizgen gövdeli ve konik çatılıdır. Kövke taşı ile yapılan türbe Selçuklu sitilindedir. Her yüzde kör kemerler olup, karşılıklı ikisinde pencere, birinde giriş kapısı vardır. Çatı da sekizgen koniktir. Türbe kapısında bulunan kitabeye göre, Hamidoğlu İlyas Bey tarafından H. 759 / M. 1358 yılında İsa bin Musa isimli şahıs için yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Türbe içinde Baba Sultan’dan başka Sureti Baba (Zorti Baba) ile Palaz Baba adlı kişiler de vardır.

Türbe içindeki kişinin, Timur’un Eğirdir’i zapt ettiğinde adaya kaçan halkı öldürülmekten kurtardığı söylenir. Rivayete göre, Timur Eğirdir’e gelip halka işkenceye başlayınca bu kişi halka eziyet etmemesi için Timur’a ricada bulunmuştur. Timur bu ricayı kabul etmeyince “Senin gibi Emir’e zort” demiş, o da öfkelenip boynuna taş bağlatarak göle atmış; fakat, gölde batmayan ve askerlere taş atan şeyh gölden çıkarak, her rastladığı yerde Timur’a “Zorttt” demeye devam etmiştir. Bu nedenle adı Zorti Baba olarak kalmıştır.

Şeyh Muslihiddin Türbesi: Yeşilada (Nis) içinde olup, ahşap bir mezar ve mescitten ibarettir. Mescid kısmına ahşap bir merdivenle çıkılır. Çatı alaturka kiremitle kaplıdır. IX. veya X. yüzyılda yaşadığı sanılmaktadır. Türbesinde bulunan dikişsiz bir gömlek Konya Müzesine gönderilmiştir.

Yunus Emre Türbesi: Gönenin doğusunda çam ormanları arasında Yunus Emre’nin türbesinin olduğu belirtilmektedir. Türbede bulunan mezarların ermiş insanlara  ait  kutsal mezarlar olduğuna inanılmaktadır. Mezarların bulunduğu ormana Manastır (mana-sır) denilmiştir. Yeni adı Pazar Mahallesidir. Türbenin girişinden itibaren sağ başta sıra ile Yunus Emre, Taptuk Emre, Buharalı Sinan Efendi, Vakıf Kurucusu Şeyh Sadettin Efendi mezarlarınin bulunduğuna inanılmaktadır